TÜRKİYE’DE CEZASIZLIĞIN ESASİ VE USULİ BOYUTLARI ARAŞTIRMA RAPORU

0
218

Hazırlayan: Deniz GEDİK

İndirmek için tıklayınız

Cezasızlık, ağır insan hakkı ihlallerinin failleri hakkında cezai, medeni, idari yargılama veya disiplin süreçleri işletilerek hesap vermelerinin hukuken veya fiilen engellenmesi hali olarak tanımlanmaktadır. Zira cezasızlık nedeniyle bu eylemler, ağır hak ihlalleri faillerinin suçlanmalarına, yargılanmalarına, alıkonulmalarına ve eğer suçlu bulunurlarsa uygun cezalara mahkum edilmelerine, cezanın infazına ve kurbanların uğradığı zararları gidermeye yönelik herhangi bir hukuki sürece konu olmazlar. Bu tanım çerçevesinde cezasızlık, ağır bir insan hakkı ihlali gerçekleştikten sonra, failleri hakkında bir işlem yapıl(a)mamasını ifade eder. Yani cezasızlık, ihlalin neden ve nasıl meydana geldiğinin ortaya çıkarılmasının yanı sıra, soruşturma ve suçun ispatlanması halinde cezalandırılmasıyla ve mağdurun giderim hakkıyla ilgilidir.
Hesap verilebilirliğin önünde fiili veya hukuki bir engel olarak cezasızlık, temel olarak devletin suçları aydınlatmama iradesinden kaynaklanmaktadır. Bu irade, genel siyasetin belirlenmesinden yasal düzenlemelere ve uygulamaya çok geniş bir alanda iz bırakmakta ve cezasızlığa neden olmaktadır. Hesap verilebilirliğin azlığı veya imkansızlığı, ister hukuktan ister siyasi iradeden/iradesizlikten, ister kültürel kodlardan kaynaklansın, hukuk devletini ve toplumsal barışı doğrudan etkilemektedir.
Cezasızlık şüphesiz uluslararası çatışmalarda da gündeme gelebilir. Ne var ki uluslararası nitelik taşıyan çatışmalarda tarafların birbirlerine yönelik gerçekleştireceği suçların bir diğeri tarafından ileri sürülmesi mümkündür. Bir devletin egemenlik sınırları içerisinde gerçekleşen hak ihlallerinin ise muhatabı bu hak ihlallerini gerçekleştiren devlet olması, cezasızlıkla mücadeleyi daha da güçleştirmektedir. Bu nedenle cezasızlık örneklerinin özellikle iç çatışmaların yaşandığı bölgeler ile otoriter rejimler tarafından yönetilen yerlerde yoğunlaştığını söylemek yanlış olmaz. Bu hallerde hak ihlallerinin, şayet doğrudan devlet tarafından yönlendirilmiyorlarsa, devletin desteği veya göz yumması ile gerçekleştiğini, bu nedenle de soruşturulup cezalandırılmalarında güçlük olduğunu ileri sürmek mümkündür. Bu nedenle cezasızlık genellikle yapısal, sistematik bir soruna işaret etmektedir. Nitekim cezasızlıkla mücadelenin insan hakları hukukunun merkezi konularından biri haline gelmesini sağlayan kararların, on yıllarca diktatörlükler ve cunta rejimleriyle yönetilen ve binlerce kişinin akıbetinin hala belirsiz olduğu Latin Amerika’dan çıkması şaşırtıcı değildir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here